Prof.Dr. Necmettin Erbakan Vakfı Genel Başkanı Dr. Fatih Erbakan, Filistin Devleti Ankara Büyükelçisi Sayın Faed Mustafa’yı İstanbul’da Filistin Devleti İstanbul Baskonsoloslugu’nda ziyaret ederek Kudüs’te Siyonist işgal güçlerinin Filistin’li müslümanlara ve Mescid-i Aksa’ya yönelik kabul edilemez eylemlerini, bütün bunlarla ilgili hassasiyetlerini ve duydukları derin üzüntüyü dile getirerek , 54. Hükümetin Başbakanı Prof.Dr. Necmettin Erbakan’ın Filistin konusunda ortaya koyduğu dirayetli duruşu ve politikaları onun adına kurulmuş olan Erbakan Vakfı’nın aynen devam ettirmekte olduğunu, dost ve kardeş Filistin halkıyla ilişkileri daha da ileri götürme , işbirliğini geliştirme ve destek konusunda üzerlerine düşen her türlü görevi yapmaya hazır olduklarını, işgal altındaki Filistin toprakları üzerinde “kaba kuvvet ve şiddet” politikası ile hem küresel guclerin, hem de Siyonistler’in, son uygulamalarla bir oldu bittiye getirmeye çalıştıkları Mescid-i Aksa’ya giriş kısıtlamasının geri teptiğini, bu mekanların tüm Müslümanların ortak mirası, ortak kimlik merkezi olduğunu ve bunun göz ardı edilemeyeceğini , artık bunun siyasal, hukuki ve sosyal gerceklere yönelik bir “meydan okumaya” dönüştürülemeyeceğini bir kez daha anlamış oldular ifadesinde bulundu.
Erbakan, İsrail’in eski Başbakanı Ben Gurion’un 1956’da işgal edilen Şarm el-Seyh’de İsrail askerlerine hitap ederken; “Kudüs’te Mescid-i Aksa’yı yıkıp yerine Suleyman Mabedi inşa edilmeden İsrail Devleti’nin tam olarak kurulmuş olduğu söylenemez” ifadesine baktığımızda, Mescid-i Aksa’ya yönelik giris kisitlamalarinin hiçbir şekilde güvenliğe yönelik masum bir uygulama olarak gösterilemeyeceğini ve 21 Ağustos 1969 tarihinde Michael Rohan’ın Mescid-i Aksa’yı yakma teşebbüsünde bulunduğunda , yangın sırasında Yahudilerin Mescid-i Aksa suyunu kesmelerinin ve itfaiye araçlarının olaya müdahalede gecikmelerinin bunun göstergesi olduğunu ifade etti.
Erbakan, 1948’de Nakba (Filistinlilerin topraklarından çıkartılması) başladığından beri birçok Filistinlinin çeşitli ülkelere sığındığını ve mülteci olarak yaşamlarını sürdürmekte olduklarını, İsrail ise ,1967 Altı gün savaşından sonra, Kudüs, Batı Şeria ve Gazze’yi işgal altında tutmakta olduğunu, işgal altındaki Doğu Kudüs’te 10 yerleşim birimi kurduğunu, bu yerleşim birimlerinde şu anda 220 bin yerleşimci yer almakta olduğunu, Batı Şeria’da ise 1967 Altı Gün Savaşı’na kadar hiçbir Yahudi yerleşimci yok iken, 1967’de kurulan ilk birim olan Kefar Atsiyun Birimi ile başlatılan hamle şu anda 146 birime ulaşmış olduğunu dile getirdi. Erbakan, bu birimlerde şu anda 570 bini aşkın Yahudi yerleşimcinin yer aldığını, uluslararası hukuka göre bu bölgelerdeki tüm Yahudi yerleşim birimlerinin yasa dışı oldugunun altını çizdi.
AB’nin, İsrail’in Haziran 1967’den itibaren ilhak ettiği toprakları tanımayacağına ilişkin karara ilişkin yönergeler AB resmî gazetesinde yayımlanarak resmiyet kazandığını, keza, 23 Aralık 2016’da Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nin 2334 Sayılı kararı gereği İsrail’in Kudüs, Batı Şeria ve Gazze’de işgal altındaki Filistin topraklarında kurduğu yerleşim birimlerinin yasa dışı olduğunun resmi olarak ilan edilmis oldugunu vurguladı.
Erbakan İsrail’in, 1967 sınırlarını tanımayarak işgal faaliyetlerini tüm hızıyla sürdürmekte olduğunu, İsrail’in, bu toprakları Yahuda ve Samarya olarak adlandırarak, bu toprakların aslında İsraillilerin olduğunu iddia ederek, tüm işgal altındaki Filistin topraklarını yerleşim yerlerine açmayı hedeflemekte olduğunu söyledi.
İsrail’in, 1995 Oslo Anlaşması’na aykırı olarak işgal altında tuttuğu yer altındaki suların % 71’ini kullanırken, sadece %17’sini Filistinlilerin kullanımına sunmakta olduğunu, her bir Yahudi günde 300 litre su tüketirken, Batı Şeria ve Gazze’de Filistinliler günde ancak 70 litre su tüketebildiklerini ,işgal altındaki topraklarda yer altı tatlı su kaynaklarının büyük bölümü Batı Şeria’da yer almasına rağmen, bu kaynakların % 80’inin işgalci Siyonistler tarafından kullanılmakta olduğunu belirtti.
Dr. Fatih Erbakan son olarak; şiddet ve yıldırma politikalarının Siyonizm’in genetik şifresini açıkça ortaya koymakta olduğunu, Mescid-i Aksa gibi tüm Müslümanların ortak değeri ve kutsalı olan mekanların bozguncu Siyonistlerin insafına terkedilemeyeceğini ifade ederek, sözlerini “Mescid-i Aksa’daki son gelişmeler, bir kez daha göstermektedir ki; Hamas ve El Fetih bir an önce bir araya gelerek yek vücut olmalıdır. Ayrıca asıl yapılması gereken, tüm İslam ülkelerinin merhum Erbakan Hocamız’ın temellerini attığı D-60 organizasyonunu gerçekleştirmeleri, yek vucut olarak hareket etmeleri ve müslüman ülkelerin ellerindeki muazzam doğal kaynakları ve maddi gücü işgalci İsrail’e ve Siyonist küresel güçlere karsi caydırıcı bir yaptırım olarak kullanmaları gerekmektedir. Bizler de Erbakan Vakfi olarak Filistin için üzerimize düşen tum görevleri yerine getirmeye hazırız ” diyerek bitirdi.