ABD’NİN BÜYÜKELÇİLİĞİ’NİN KUDÜS’E TAŞINMASINA KAYITSIZ KALINAMAZ
ABD Yönetimi, tüm İslam Alemi’nin gözü önünde, İsrail’deki Büyükelçilik binasını Kudüs’e taşıyarak, Dünya Siyonizmi’nin binlerce yıllık “Kudüs’ün başkent olduğu Büyük İsrail Devleti” hayalini gerçekleştirme yolunda en önemli adımlarından bir tanesini atmasına hizmet etmiştir.
ABD’nin İsrail’deki Büyükelçilik binasını Kudüs’e taşıyacağı 14 Mayıs 2018 tarihi öncesinde, İsrail Devlet Başkanı Netanyahu’nun İsrail Parlamentosu KNESSET’ten İran’a karşı savaş izni çıkarması ve akabinde ABD Başkanı Donald Trump’ın İran ile imzalanan P5+1 Nükleer Anlaşması’ndan çekilme kararını açıklaması da “Büyük İsrail” yolunda atılan stratejik adımlar niteliğindedir.
ABD Başkanı Donald Trump ve İsrail Başbakanı Benjamin Netanyahu’nun ABD Büyükelçiliği’nin Kudüs’e taşınması ve İran’a yönelik son hamleleri, son derece planlı Siyonist hamlelerdir ve Ortadoğu’yu yeniden son derece sıkıntılı süreçlerle karşı karşıya bırakmıştır. Dünya Siyonizmi tarafından planlanan bu kritik hamlelerle Ortadoğu’da belirsiz, tehlikeli ve karanlık bir dönemin adımları atılmıştır.
Kudüs’te ABD tarafından 14 Mayıs’ta açılışı yapılacak olan büyükelçilik binasının konumu da dikkat çekicidir. Zira ABD Büyükelçilik binasının olduğu nokta, 1931’de İngiliz Manda idaresinin konuşlandığı yerdir ve ayrıca Arap güçleri ve Siyonist paramiliter güçler arasında 14-15 Mayıs 1948’de gerçekleşen çatışmaların Arnova olarak adlandırılan bu stratejik bölgede yer alması dikkat çekicidir. Bu bölge, 1967’deki savaş sırasında İsrail tarafından işgal edilmiştir. İşgalci Siyonistlerin bu bölgenin yer aldığı ve Filistinliler için büyük öneme haiz olan işgal altındaki bu meydanın adını ABD Meydanı olarak değiştirmesi son derece düşündürücüdür.
ABD Yönetimi’nin, işgal altındaki bir bölgeye illegal büyükelçilik binası kurması, her zaman ki hukuk tanımaz, kaba kuvveti üstün tutan ve Siyonist politikalara hizmet etmeyi önceleyen zihniyetinin bir sonucudur.
ABD Yönetimi, “Büyük İsrail için küçük Müslüman devletler kurma” stratejisi doğrultusunda, Büyük İsrail önündeki tüm engelleri kaldırmak ve İsrail’in bölgedeki mutlak hakimiyetini sağlamak için, Suriye ve Irak’ta kanlı uygulamalara başvurmaktan, terör örgütlerini desteklemekten, bu ülkelerin bölünmesi için iç karışıklıklar çıkarmaktan kaçınmamış, Mısır’da ise, İsrail ile işbirliği yapması amaçlanan ve darbelerle hukuksuz şekilde işbaşına gelen yöneticileri tercih etmiştir. ABD böylelikle, Büyük İsrail planına engel oluşturabilecek tüm unsurları etkisiz hale getirmeyi kendisine görev edinmiştir.
ABD ve İsrail, yeni düşmanlar oluşturma ve izolasyon politikaları ile bir bakıma Türkiye’ye de üstü örtük mesaj vermeyi yeğlemiştir. Bu cümleden hareketle, Güney Kıbrıs Rum Yönetimi lideri Nikos Anastasiadis’in ev sahipliğinde Yunanistan Başbakanı Aleksis Çipras ve İsrail Başbakanı Benjamin Netanyahu arasında Lefkoşe’de düzenlenen üst düzey işbirliği üçlü zirvesi bunun en önemli göstergesi niteliğindedir.
Tüm bu gelişmeler yaşanırken, TC 54. Hükümeti Başbakanı Prof. Dr. Necmettin Erbakan’ın D-8 projesinin hayatiyeti şu anda çok daha iyi anlaşılmaktadır. Bu vahim gelişmelere karşı, tüm Müslüman ülkelerin birbirleriyle siyasi, ekonomik ve askeri işbirliğini geliştirmeleri zaruridir. Özellikle bölgemizdeki huzur, güvenlik ve istikrarın yeniden tesis edilmesi ve her türlü zafiyetin ortadan kaldırılması için tarihten gelen sorumluluk anlayışıyla Türkiye’ye büyük görevler düşmektedir.
Ortadoğu’daki çatışmaları ve özellikle Filistin sorununu çözmeye yönelik hamleleri zayıflatmak için İsrail ve ABD tarafından önemli bir silah olarak görülen etnik ve mezhepsel ayrıştırma politikalarına son vermek üzere, stratejik bir vizyonla bölgemizdeki sorunlara kalıcı çözüm için gerekli resmi ve somut adımların Türkiye’nin öncülüğünde bir an önce atılması artık kaçınılmazdır.
Türkiye’nin artık acilen D-8 Organizasyonu’na ve D-60 projesine gereken ehemniyeti vererek İslam Alemi’ne öncülük etmesi, 57 Müslüman ülkeyi bir araya getirerek bu ülkelerin Dünya Siyonizmi’nin “Büyük İsrail” planına karşı ortak hareket etmelerini sağlaması, bu bölgede Büyük İsrail yerine İslam Birliği’nin kurulması için gerekli adımları atması hayati öneme sahiptir.
ABD ve İsrail’in bu küstah hamlesine karşı, başta Türkiye olmak üzere tüm müslüman ülkelerin bildiri yayınlamak ve sözlü kınamalar yapmak yerine, hemen bugün atması gereken fiili adımlar ise şunlardır;
- Tel Aviv’deki B. Elçimiz acilen geri çağırılmalı,
- İsrail’le bütün siyasi ve ekonomik ilişkilerimiz derhal kesilmeli,
- İsrail’e Türkiye tarafından Yumurtalık üzerinden K. Irak petrolünün ulaştırılmasına derhal son verilmeli,
- ABD’nin Adana, İncirlik Üssü derhal, bugünden tezi yok kapatılmalı,
- ABD’nin, sırf İsrail’i İran’ın füze saldırılarına karşı korumak için kurduğu Malatya, Kürecik füze kalkanı tesisi derhal kapatılmalı,
- Petrol, Doğalgaz, Uranyum, Bor başta olmak üzere bütün stratejik maddelerin ABD ve İsrail’e satışı bütün Müslüman ülkeler tarafından durdurulmalı,
- Müslüman ülkelerin hava sahaları, karasuları ve limanları ABD ve İsrail’e kapatılmalı,
- ABD ve İsrail firmalarının bütün müslüman ülkelerde devletle yapmış olduğu kontratlar derhal iptal edilmeli, (TR’nin geçtiğimiz günlerde Boeing’le yaptığı 11 milyar $’lık uçak alım anlaşması bunlardan sadece bir tanesidir)
- ABD’nin sadece TR’de değil, bütün müslüman ülkelerdeki askeri üsleri derhal kapatılmalıdır.
ABD’nin Kudüs’ü başkent olarak tanımasının önünü alabilmek ve Siyonist İsrail’in bölgedeki yayılmacı emellerine son vermek üzere bir an önce gerekli karşı hamlenin başlatılabilmesi ve bölgenin yeniden istikrara kavuşturulması için tüm yetkilileri hiç vakit kaybetmeden gerekli fiili adımları atmaya davet etmeyi sorumluluğumuzun bir gereği olarak görmekteyiz.
Dr. Fatih Erbakan
Prof.Dr. Necmettin Erbakan Vakfı Genel Başkanı