YEMEN’DE YAŞANAN İNSANİ TRAJEDİYE SESSİZ KALMAMAK

Birleşmiş Milletler Teşkilatı, dünyada en büyük insanlık dramının şu anda  Yemen’de  yaşanmakta olduğunu ortaya koymaktadır. Yemen’de yaşanan çatışmaların neden olduğu iç göçler beraberinde sağlık ve eğitim hizmetlerinin çökmesine ve bununla birlikte kolera, difteri ve ekonomik sıkıntıların meydana çıkmasına vesile olmaktadır. Keza, Dünya Sağlık Örgütü (WHO) de, Yemen’de difteri vakasının artış gösterdiğini resmi olarak beyan etmektedir.

Yemen’deki iç savaş nedeni ile 22.2 milyon insan, bir başka deyişle nüfusun % 75’i  insani yardıma ve korumaya, 8.4 milyon insan ise acil yardıma ihtiyaç duymaktadır. Bu oran geçen yıla göre 3.4 milyonluk bir artış ortaya koymuştur. Yıllardır süren iç savaş ve Suudi Arabistan Ordusu’nun bombardımanı neticesinde Yemen’de adeta taş taş üstünde kalmamış, ülkenin içinde bulunduğu durum belki de Kuzey Suriye’den beter bir hale gelmiştir. S. Arabistan Ordusu tarafından yapılan saldırılardan sadece Husi milisleri değil,  sivil halk da en ağır şekilde etkilenmektedir.

Yemen’de yaşanan sorunlara geçici çözüm için acilen 3 milyar dolara ihtiyaç duyulduğu ifade edilirken, şu ana kadar sağlanan katkı ise sadece 147.2 milyon dolardır. Yemen’e $10.5 milyon (7.1%) katkı sağlayan Suudi Arabistan‘ın ise, şimdiye kadar koalisyon güçleriyle birlikte Yemen’e 5.438 sorti yaparak bomba yağdırması son derece ibretlik bir gerçektir. Suudi Arabistan Kralı, ABD Başkanı Donald Trump ile yaptığı anlaşma gereği 110 milyar dolarlık silah alımı yapacak olup, ileride silah alımının 350 milyar dolara kadar çıkarılması da öngörülmektedir. Bu arada, Suudi Arabistan’ın İran’a karşı savunmasını güçlendirmek amacıyla ABD tarafından THAAD Savunma Sistemi satışı için de ABD Kongresi’nden  onay alınmış durumdadır. ABD’nin S. Arabistan’a sağladığı bu silahlar tamamen İran’a karşı kullanılması ve Yemen’in yerle bir edilerek, Yemen’in geçmişte olduğu gibi ikiye bölünmesi içindir. Dolayısıyla ABD Yönetimi Siyonist planlar doğrultusunda S. Arabistan’ı taşeron olarak kullanma niyetindedir. Suudi Arabistan yönetiminin, Yemen’in iki federal bölgeye bölünmesi konusunda koalisyon ortağı  Birleşik Arap Emirlikleri ile de ittifak halinde olduğunu ifade edilmektedir.

Bunlara ilaveten, Suudi Arabistan Veliaht Prensi Muhammed bin Selman’ın İngiltere Savunma Bakanı Williamson ile yaptığı görüşme sonucu İngiltere’den 48 savaş uçağı satın alınmasına ilişkin mutabakat zaptı imzalanmıştır. Suudi Arabistan‘ın, ABD’nin dışında İngiltere’den de 65 milyar sterlin değerinde silah alımı yapacak olması işin vahametini ortaya koymaktadır.

Prens Muhammed bin Selman’ın geçtiğimiz günlerde yaptığı Washington ziyaretinde Siyonist think-tank kuruluşlarıyla bir araya gelmesi ve bütün bunların üstüne bir de “Önümüzdeki 10 yıl içinde İran’la savaşabiliriz” sözlerini sarfetmesi son derece vahimdir ve İsrail’in ekmeğine yağ sürmek anlamına gelmektedir.

ABD Senatosu, Amerikan Ordusunun Suudi Arabistan’ın Yemen’de gerçekleştirdiği operasyonlara destek vermesini engelleyen yasa tasarısını 44’e karşı 55 oyla reddetmesine rağmen, Prens Muhammed bin Salman ve ABD Başkanı Trump’ın yaptıkları ikili görüşmede, ‘siyasi çözüm’ üzerinde durulması da tam bir çelişki oluşturmaktadır.

Özet olarak ifade edilmesi gereken; Dünya Siyonizmi’nin “Büyük İsrail için küçük müslüman devletler kurulması” stratejisi Ortadoğu’da Yemen üzerinde de bütün hızıyla uygulandığı ve bu uygulamaya S. Arabistan başta olmak üzere bölgedeki müslüman ülkelerin alet edildiğidir.

Şu anda, Yemen yaşanan insanlık dramının korkutucu boyutlarda seyretmesinin ana nedeni emperyalist güçlerin çıkar savaşları ve asıl olarak da Dünya Siyonizmi’nin “Büyük İsrail” planıdır. Siyonizmin bu planını Müslümanı Müslümana kırdırarak yürütmesi de çok daha acı bir gerçektir.

S. Arabistan, Birleşik Arap Emirlikleri ve bölgedeki diğer Müslüman ülkeler bu Siyonist oyuna asla alet olmamalıdırlar. Yemen’deki sorunun çözümü ve Husiler ve mevcut yönetim arasındaki ittifakı sağlayabilmek için İran ve Suudi Arabistan’ın mutlaka bir araya gelmesi ve mezhep taassubu göstermeden Yemen sorununa ortak çözüm getirmeleri kaçınılmazdır. Bu adım, ABD’nin Kızıldeniz’i Aden Körfezi’ne bağlayan Bab’ül Mendep boğazından başlayarak, Arakan ve Malakka boğazına  kadar  olan stratejik şerit üzerindeki hegemonyal gücünü de büyük ölçüde etkileyecek stratejik bir hamle niteliğinde olacaktır. Çünkü, Kuzey Afrika ve Ortadoğu petrolü Yemen karasularından Malakka Boğazı’na kadar uzanan rota üzerinden Asya’ya ve Çin’e ulaşmaktadır.

Ayrıca Türkiye’nin Yemen’deki insanlık dramına gereken önemi vermesi, konuyu İslam Konferansı Örgütü ve D-8 ülkeleri nezdinde gündeme getirip, Türkiye’nin öncülüğünde tüm İslam ülkelerinin gereken fiili adımları atmasını sağlaması, Yemen”de savaşan taraflar arasında müslüman ülkelerin arabuluculuk yapmasını sağlaması ve özellikle de S. Arabistan ordusunun Yemen’e yönelik bombardımanını bir an önce durdurmaya yönelik girişimlerde bulunması gereklidir.

Yemen yaşanan insanlık dramının bir an önce ortadan kalkması için TC Devleti tarafından gerekli fiili adımların acilen atılması ve bu konunun sürekli gündemde tutulması gerekliliğine inanıyoruz.

Dr. Fatih Erbakan

Erbakan Vakfı Genel Başkanı

PAYLAŞ